Çocuklara ve kadınlara dokunmak için: Yuvamız

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yerel seçimleri öncesinde seçim vaatleri arasına alarak duyurmak suretiyle kreş açma inisiyatifi aldığını, bunu hem kadınlar hem çocuklar için seçimler üstü bir hak olduğunu ortaya koyduğunu ve 2024’e kadar İstanbul’da tam 150 kreş açma sözü verdiğini biliyoruz.

25.10.2021

İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Yavuz Saltık “Birden fazla çocukla ve bir de yoksullukla tek başına baş etmeye çalışan kadınların taşıdığı yük gerçekten taşınılası değil” diyor.

2000 yılı Nobel Ekonomi ödüllü profesör James Heckman’a göre 3-6 yaş arasında “erken çocukluk eğitimi”ne yapılan 1 dolarlık yatırımın geri dönüşü 7 dolar düzeyinde gerçekleşiyor. (Bazı araştırmalar bu oranın 13 katına kadar çıktığını da iddia etmektedir.)

Yine benzer araştırmalara göre çocuklar zeka ve bilişsel gelişimi için kritik eşik olan ilk bin günde doğru bakımı ve doğru girdileri alamazlarsa, daha sonra eğitim hayatlarından hiçbir zaman tam anlamıyla faydalanamıyorlar. Bu açıdan nitelikli erken çocukluk eğitiminin başta dezavantajlı çocuklar olmak üzere aileye, topluma ve devlete hem kısa hem de uzun dönemli ekonomik faydaları vardır. Bunlardan bazılarını sıralamak gerekirse

- İşsizliğin azalmasına etki eder,

- Gelir düzeyi daha yüksek bireylerin yetişmesine katkı sağlar,

- Ülke bazında üretimi artırır,

- Suç oranlarını azaltır,

- Sosyal yardım ödemelerinin azalmasına etki eder.

KADINLARIN HAYATI NEDEN ZOR?

TÜİK’in 2018’de açıkladığı verilere göre kadınların işgücüne katılım oranı % 34 ve istihdamdaki kadınların oranı yalnızca % 29. Ayrıca, işgücüne dahil olmayanlar arasında bakım sorumluluğu bulunanların oranı yüzde 39 ve bu oran erkeklerde yüzde 15 iken kadınlarda yüzde 46.

Türkiye’deki kadınların ekonomik hayata katılımına dair resmi verilerin çizdiği bu karamsar tabloyu göz ardı etmeden şunu tahmin etmek çok zor değil: Türkiye’de rakamların gösterdiğinden çok daha fazla kadın çalışıyor. Ancak, kadınların özellikle de tarımda çalışan ve çoğu aile işçisi olan karınların büyük bir kısmı kayıtsız çalıştığı için gerçek sayıya ulaşmak oldukça güç. Evde parça başı iş yapan, fabrikalarda veya tekstil atölyelerinde sigortasız çalışan, gündelik temizliğe giden veya evinde çocuk bakan kadınları TÜİK’in açıkladığı verilerde görmek mümkün değil.

Ancak, DİSK’e göre çalışan her on kadından dördü kayıtdışı çalışıyor. Kadınlar çocuklarının eğitim masraflarını karşılamak, ev içindeki ekonomik gerilimi azaltmak, çekilen kredileri ödemek için farklı biçimlerde çalışıyor ve bu işler genellikle ILO’nun insan onuruna yakışır iş (“decent work”) tanımından hayli uzak işler oluyor.

Bekar anneler ise hem hane ekonomisini tek başına yükleniyor hem de bakım sorumluluklarıyla baş etmeye çalışıyorlar. Kadınların öyle ya da böyle bir işte çalışarak ekonomik hayata katılmasının bedeli sadece düşük ücretler, uzun mesailer ve iş-yaşam çatışması değil aynı zamanda büyük bir zaman yoksulluğu oluyor. Zaman yoksulluğu kadınlar için psikolojik ve fiziksel bir yük doğuruyor, bunun çocuklara yansıması ise kaçınılmaz oluyor.

Bu sorunun kadınlardan değil işgücü piyasalarının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen organizasyonu ve sosyal bakım politikalarının yetersizliğinden kaynaklandığını masaya koymak gerekiyor. Örneğin, DİSK Genel İş’in geçtiğimiz yıl yayınladığı Türkiye’de Kadın Emeği Raporu’na göre sadece bir yıl içerisinde neredeyse 500 bin kadın ev içi bakım hizmetleri nedeniyle işinden ayrıldı ve 12 milyon kadın ev işleri nedeniyle çalışma hayatına giremedi.

Çalışma hayatına giren veya orada kalmayı başaran kadınların da nasıl bedeller ödediğini öngörmek mümkün. İstanbul’da tek başına çocuk büyüten ebeveynlerin yaklaşık yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor ve okul öncesi eğitimdeki düşük okullaşma oranı ile kamunun sağladığı erken dönem çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği göz önünde bulundurulursa bu çocukların büyük bir kısmına evde bakılıyor. Örneğin, İstanbul’da okul öncesi eğitimde 3-5 yaş arası net okullaşma oranı yüzde 27’dir. Bu noktada, sosyal devletin bıraktığı boşluğun babaanne ve anneanneler tarafından doldurulduğunu tahmin etmek çok zor değil.

YUVAMIZ İSTANBUL KREŞLERİ

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yerel seçimleri öncesinde seçim vaatleri arasına alarak duyurmak suretiyle kreş açma inisiyatifi aldığını, bunu hem kadınlar hem çocuklar için seçimler üstü bir hak olduğunu ortaya koyduğunu ve 2024’e kadar İstanbul’da tam 150 kreş açma sözü verdiğini biliyoruz.

Adına “Yuvamız İstanbul kreşleri” verilen kreşler 3-6 yaş arasındaki çocuklar için İstanbul’un en yoksul mahallelerinde hızla açılmaya devam ediyor. Bugün itibarıyla sayıları 32 olan Yuvamız İstanbul Kreşleri veriye dayalı karar alma politikası uyarınca en çok ihtiyacın tespit edildiği yerlerde önceliklendiriliyor.

Söz konusu kreşler çalışan kadınların zaman yoksulluğunu azaltacak şekilde sabah 7.30 akşam 19.00 aralığında hizmet veriyor. Farklı gelir gruplarından ebeveynler indirimlerden ve hatta % 10 ücretsiz kontenjanından yararlanabiliyor. Örneğin, çocuklarını yalnız büyüten ve çalışan anneler kreşlerin bu kontenjanı için öncelikli yararlanıcılar arasında. Yuvamız İstanbul kreşleri uygun fiyatta, literatürdeki karşılığıyla “güç yettirilebilen” (“affordable”), erişilebilir ve nitelikli erken dönem çocuk bakım hizmeti sunarken hem kadın istihdamını desteklemenin bir aracı olarak işlev görmekte hem de kadınların bakım yükünü hafifletmektedir. Örneğin, İBB’ye ulaşan kreş talebi verilerine göre yapılan başvuruların % 40’ı yalnız ebeveyn sayısının yüksek olduğu Esenyurt, Üsküdar, Pendik, Sultangazi ve Bahçelievler gibi ilçelerden gelmiştir.

Bugün tüm bu ilçelerde Yuvamız İstanbul Kreşleri hizmet vermektedir. Bu, hem kadınların bakım yükünü ve iş-yaşam çatışmasını azaltmak, hem de çocuklar arasında gelişimsel olarak en kritik yaşam evrelerinde oluşabilecek eşitsizliklere yoksul ailelerin çocukları lehine dokunmak demek.

Yuvamız İstanbul Kreşleri yapımından işletilmesine oradan da çalışanlarının profiline kadar her şeyi ile de özgün bir proje. Projenin ortakları arasında alanında uzman kuruluşlar var. AÇEV, Boğaziçi Üniversitesi, Bernard Van Leer Vakfı projeye en çok katlı veren kuruluşlar. Hafta içi eğitim veren okullarda kullanılan tüm malzemeler çocuk sağlığına uygun seçilmiş. Eğiticilerinin neredeyse tamamı Kadın. Merkezler tel örgüyle çevrilmemiş bahçeleri ile özellikle hafta sonları mahallelinin kullanımına açık Çocuk Etkinlik Merkezleri olarak kullanılması açısından tasarlanmış. Yuvamız İstanbul Kreşleri, mahalleyle bağını kopartmamış mahalleyle konuşan yapılar olarak bu yanı ile bir çocuğu bir mahalleli büyütür sözüne de göz kırpmaktadır.

Bitirirken yeniden hatırlatmak gerekir ki, bu kadınların tek başına çözebilecekleri bir düğüm değil. Kadınların ekonomik hayata katılırken yaşadıkları zorluklar, istihdama öyle ya da böyle entegre olduktan sonra karşılaştıkları iş-yaşam çatışması ve zaman yoksulluğu; birden fazla çocukla ve bir de yoksullukla tek başına baş etmeye çalışan kadınların taşıdığı yük gerçekten taşınılası bir yük değil.

Yetmez tüm enerjisini ve vaktini engelli çocuğuna ayırmak zorunda kalan annelerin okul öncesi eğitimden mahrum kalan diğer çocukları, gündelik temizlik işlerine giderken çocuğunu yanında götürmek zorunda kalan anneler; çocuğunu bırakıp çalışamadığı için evde tanesi beş kuruşa parça başı iş yapmaya razı gelen kadınlar sosyal politikanın en temel meseleleridir.