İçimi titreten bir sestir her gün. Saat her çalışında tekrar eder: Ne yaptın tarlanı, nerede hasadın? Elin boş mu gireceksin geceye? Bir düşünsen yarıyı buldu ömrün. Gençlik böyledir işte, gelir gider ve kırılır sonra kolun kanadın.” (Cahit Sıtkı Tarancı, Gençlik Böyledir İşte)
Cahit Sıtkı’nın şiirindeki gençlik ve ihtiyarlık temsilleri günümüz için de oldukça geçerli. Gençlik hasadın, üretkenliğin ve hızın temsili; yaşlılık ise hem zamanın hem bedenin yavaşladığı, şiirin devamında ifade edildiği haliyle şu anın ve eylemin değil “hatıraların” belirlediği bir yaşam evresi.
Bu temsiller 21. yüzyılın “aktif yaşlanma” yaklaşımı ile bir nebze sarsılmış olsa da ileri yaşlarda aktif ve üretken olmak daha çok sosyal ve kültürel hayata katılım üzerinden değerlendirilmekte, işgücü piyasalarıyla ilişkili bir üretkenlik ise OECD’nin (2011) Economic Outlook raporuna göre bir gençlik meselesi olarak en az 50 yıldır tartışılmaktadır.
Aynı rapor gençlerin işgücüne katılımının bir ülkenin ekonomik geleceğini belirleyen en önemli faktör olduğunu ortaya koyarken OECD ülkeleri arasında gençliğe en az yatırım yapan ülke Türkiye’dir. 2020 verilerine göre ise Türkiye istihdam edilebilirliğin temellerinin atıldığı ilkokuldan üniversiteye kadarki eğitim döneminde öğrenci başına en az kamu harcaması yapan OECD ülkesidir.
15 Mart 2021 tarihinde Ankara’da toplanan AK Parti Gençlik Kolları 6. Olağan Kongresi’nde gençliğe ülkenin geleceğini kendi geleceklerinin önüne koymayı öğütleyen Erdoğan, ülkenin geleceğinin ancak gençlerin geleceğine yatırım yaparak iyileştirilebileceğini gözden kaçırmaktadır. Dahası, SODEV’in Türkiye’nin Gençliği Araştırmasına göre Türkiye’deki her üç gençten ikisi imkânı olduğunda yaşamına yurtdışında devam etmek istemektedir.
Eğer gençlik politikalarında ve gençliğe yönelik kamu harcamalarında hızlı bir “U dönüşü” yapılmaz ise Türkiye’nin yatırım yapacağı bir genç nüfusunun kalmayacağını, nüfusu genç tutmak adına en az üç çocuk -beş çocuk taktiğinin de işe yaramayacağını görmek gerekiyor.
2021’e girerken Türkiye’de 15-24 yaş aralığındaki her dört gençten biri işsizdi ve İŞKUR’a kayıtlı her 4 işsizden biri maalesef Üniversite mezunu. Türkiye en yüksek Ne İstihdamda Ne Eğitimde (NEET) genç nüfusuna sahip OECD ülkesi. 15-29 yaş grubundaki 6 milyona yakın genç Ev Genci diye de adlandırılan bu grupta. Bu yaş grubundaki gençlerin aktif eğitimde olanlarının oranı sadece %59.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, meslek lisesi mezunlarının iş bulma yöntemlerine ilişkin raporun göre 32 bin Meslek Lisesi mezununun 20.000’i işsiz ve özel sektör ile İŞKUR arasında yapılan protokoller dahi bu sorunu çözmek adına bir işe yaramıyor. Çünkü MEB’nın 2018 yılında yayımladığı “Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Mezunlarının İzlenmesi” Raporuna göre eğitim sistemi ile bugünün sektörel ihtiyaçları örtüşmüyor.
Ayrıca, çalışan meslek liselilerin yarısı asgari ücret alıyor. Genç İşsizler Platformu’nun bulgularına göre de neredeyse 2 milyon genç iş bulma umudunu kaybederek işgücünden çekildi fakat her yıl en az 600.000 yeni üniversite mezunu iş aramaya başlıyor. Bu, sürekli ertelenen fakat yüzleşmekten asla kaçamayacağımız büyük bir genç işsizliği problemi demek.
TEPAV’ın araştırma verilerine göre genç kadınların ise %40’ı ne istihdamda ne de eğitimde yer alıyor ve Türkiye’nin en yüksek NEET oranına sahip OECD ülkesi olmasının nedeninin genç kadınların istihdama katılımındaki bu büyük açıklık olduğu görülüyor. Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nin geçtiğimiz yıl açıkladığı verilere göre Türkiye kadınların ekonomik hayata katılımında 156 ülke arasında 140. sırada. Bu, Türkiye’nin kadın istihdamında toplumsal cinsiyet eşitsizliği alanında ortaya koyduğu genel performansın (133. Sıra) dahi gerisine düştüğünü gösteriyor.
İTÜ Profesörlerinden İpek İlkkaracan’ın 2015 yılında yayımladığı “Sosyal Bakım Hizmetlerine Kamu Yatırımlarının İstihdam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Yoksulluğa Etkileri: Türkiye Örneği” raporuna göre evlilik, hamilelik ve doğumun özellikle ilkokul ve lise mezunu kadınların istihdamdan çekilmesine sebep olduğunun altını çiziyor Çünkü bu kadınlar genellikle düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışıyor ve kamunun 0-3 yaş çocuk bakımını bir sosyal politika alanı olarak görmezden gelmesi sebebiyle kadınlar dışarıdan çocuk bakım hizmeti satın almanın maliyeti karşısında bir karar vermek zorunda kalıyor.
Disk/Genel-İş 2020 verilerine göre sadece 2019 yılında 494 bin kadın bakım vermek için işinden ayrıldı ve 11 milyon 741 kadın ev işleriyle meşgul olduğu için çalışma hayatına katılamadı Peki İstanbul’da durum nasıl? İstanbul İstatistik Ofisi verilerine göre İstanbul’un nüfusunun %15’ini gençler oluşturuyor ve 15-24 yaş aralığında evli olan gençlerin %81’i kadınlar. İstanbul %38 kadın istihdamı oranı ile Türkiye’nin genel durumuna kıyasla daha iyi bir seyir izliyor fakat sadece İstanbul’da ev işleriyle meşgul olduğu için ne istihdama ne eğitime katılabilen 15-24 yaş aralığında en az 130 bin kadın bulunuyor.
Gençlerin ne eğitimde ne istihdamda ne de yerelin ve hükümetin sosyal politika ajandasında yer bulamadığı bir yönetim anlayışı artık sürdürülebilir ve akılcı görünmüyor. Ancak, partisinin gençlik kolları kongresinde konuşan Erdoğan gençlere yalnızca ideolojik taşıyıcılık ve askeri potansiyelleri üzerinden hitap ediyor: “Nerede bir ay yıldızlı bayrak yükseldiyse bu bayrağı oraya taşıyan da yere düşürmeyen de Asım'ın nesli olan sizlerdiniz… Sizler, Yunus'un diliyle seslenen, Mevlâna’nın gönlüyle bakan, Hacıbektaş'ın kalbiyle seven, Anadolu irfanının evlatlarısınız.
Ve sizler, inşallah geleceğin Türkiye’sinde medeniyet güneşimizi dünyanın tepesine asacak Asım'ın neslisiniz”. Peki, o salondaki gençler üzerinde basit bir anket çalışması yapsak sonuç yukarıda değindiğim tablodan farklı olur mu dersiniz? Asım’ın nesli işsiz, umutsuz ve kayıp. 2020 yılında yapılmış Gençlik Araştırmasına göre Gençlerin %70’i torpilin, Nepotizmin liyakatin önüne geçtiğini, kendilerini ne kadar yetiştirseler de haksız ve partizanca süreçler ile işgücü piyasalarında geriye düşeceklerini düşünüyor. Neredeyse 6 milyon genç faizler ile şişmiş KYK borcunu ödeyemiyor. Dahası, gençler bu ülkede adil, onurlu ve özgür bir yaşam sürmeye dair de büyük bir umutsuzluk yaşıyor; sadece iş bulmak ve para kazanmak değil demokratikleşme de talep ediyorlar.
Dolayısıyla bu veriler bize partisindeki 12 milyona yakın genç üye ve gençlik kongresinin salon kalabalıklığı ile övünen Erdoğan’a bizzat kendi partisinin gençleri ile benzer araştırmaları tekrarlamasını, gençlerin gerçek sorunları ile yüzleşmesini ve niceliksel olarak övündüğü genç nüfusun sosyo-ekonomik gerçekliğini kamuoyuyla paylaşmayı öneriyor.
Nitekim, İstanbul Politik Araştırmalar Merkezi’nin gençlik araştırmasına göre, son zamanlarda gençleri en çok umutlandıran şey 31 Mart yerel seçimleri olmuş. Bu, ülkenin gidişatına dair bir değişim ihtimalinin gençlerde yarattığı umut olarak yorumlanıyor. Gençlerin bu umudu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne önemli bir sorumluluk yüklüyor. Bu noktada, söz konusu yerel seçimlerde Başkan Ekrem İmamoğlu’nun genç istihdamını desteklemeye yönelik vaatlerini tekrar hatırlamakta fayda var:
- Mahalle Evleri’nde gençler için burs, staj ve eğitim desteği sağlanması
- İSMEK ve Bölgesel İstihdam Ofisleri’nin gençlerin kariyer gelişimini ve iş bulmasını destekleyecek şekilde düzenlenmesi
- Genç nüfusun ve genç işsizliğinin yüksek olduğu 10 ilçede gençlik merkezi kurulması
- Üniversitelilere karşılıksız burs verilmesi
Pandemi hem yapılanma hem hizmet verme süreçlerini büyük ölçüde durdursa da şimdiye dek açılan 3 mahalle evinde gençler gönüllü olarak yer almaya başladı. Genç Üniversiteli Eğitim Bursu 30.000 öğrenci hedefine hızla yaklaşıyor ve toplamda 4 Gençlik Ofisi gençlerin kariyer gelişimini destekliyor. Bölgesel İstihdam Ofisleri ise binlerce gencin iş bulmasına aracılık etti (Bu gençlerden biri olan Dilan’ın hikayesini dinlemek isterseniz şu adresi ziyaret edebilirsiniz: (https://www.youtube.com/watch?v=1uFJWp-xyNo).
Pandemi ve siyaseten önüne konan bariyerlere rağmen İBB’nin istihdam gibi makro politika gerektiren bir alanda yerel çözümler üretmeyi başardığını söyleyebiliriz fakat sırada hem gençlere yönelik tüm vaatlerin hayata geçmesi hem üniversite yurtları inşa etmek hem de gençler için İstanbul’da yaşamanın maliyetini azaltmaya kadar geniş bir skalada yapılacak çok iş var.
Nepotizmden arındırılmış kamusal alandaki kariyer için referansı sadece kendisi ve aldığı eğitim olan gençlere yeni Türkiye’nin kapısını aralamak gibi bir fırsat penceresi önümüzde dururken tüm eğitim politikaları fırsat eşitsizliğinin vurduğu en dezavantajlı gençlerden ülkenin en iyi okullarında okuyan ama beyin göçüyle ülkesini terk eden veya etmeyi düşünenlere kadar tüm gençleri kapsamalıdır.
Hala bir “gençliğimiz var” iken, yerelde etkinliği denemiş çözüm önerileri ile Türkiye’nin geleceğini belirlemek için bir fırsat alanı olan gençlik hizmetleri ve iyi düşünülmüş bir gençlik politikasına daha çok zaman, enerji, fikir ve kaynak yatırmak gerek.